*İKİ YÜZLÜ İTHAM: TEVHİD SAVUNUCUSUNA ŞİRK VE SİYASET LEKESİ*
*İKİ YÜZLÜ İTHAM: TEVHİD SAVUNUCUSUNA ŞİRK VE SİYASET LEKESİ*

MEHMET SEBAH YİĞİT
info@aktuelgazete.comm - 02126647132İslam düşünce tarihinde bazı büyük şahsiyetler vardır ki, eserleri çağı aşar, ancak modern zihinler onları anlamlandırmakta zorlanır. Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Külliyatı, yaşadığımız dönemin şüpheciliğine ve materyalizmine en güçlü akli darbeyi vurmuşken, hakkında dönen tartışmalar ironik bir çelişkiyi barındırır: Tevhidin en büyük savunucusu olan bu zata, "şirk" ithamında bulunmak.
Ancak günümüzde bu tartışmaya, Türkiye'nin en can yakıcı sorunu olan FETÖ (Fethullahçı Terör Örgütü) ile ilişkilendirilme eleştirisi de eklenmiştir. Said Nursi’ye yöneltilen bu iki yüzlü itham, eserlerinin temel ruhunu ve misyonunu gözden kaçırmaktan kaynaklanır.
*BİRİNCİ İTHAM: ŞİRK Mİ, TEVHİD Mİ?*
Said Nursi'nin tüm düşünce sistemi, kâinatın her zerresinde bir olan Allah’ın mührünü göstermeye odaklanmıştır. Risale-i Nur, bilhassa materyalist felsefenin sebep-sonuç ilişkisini tanrılaştırdığı bir dönemde, bu kör inancı temelden sarsar.
*1. Yaratıcılık Sebeplere Verilemez*
Said Nursi’ye göre; Güneş'e, toprağa veya tesadüfe yaratıcılık atfetmek, yani yaratma eylemini sonsuz ilim ve kudretten yoksun kör ve cansız sebeplere yüklemek, asıl büyük şirktir. O, kâinatta gördüğümüz Güneş, su gibi sebepleri, ilahi kudretin üzerindeki birer "perde" olarak görür.
"Bir zerreyi halk edemeyen, koca bir kâinatı halk edemez," düsturuyla, yaratıcılığın tek ve bölünmez olduğunu haykırır. Bu ilke, tüm kâinatın aynı Tek Usta'nın eseri olduğunu kanıtlar. Bu, şirke karşı atılmış en net ve mantıki adımdır.
*2. Unvan ve İfadelerin Bağlamı*
Hakkındaki "şirk" iddiaları genellikle "Bediüzzaman" unvanı veya eserlerdeki "Bana yazdırıldı" gibi ifadelere dayanır. Bu, çoğunlukla dilin ve manevi tecrübenin yanlış anlaşılmasından kaynaklanır:
• Bediüzzaman: Arapça'da bu unvan, "eşsiz yaratıcı" anlamına gelen Bedi' ism-i ilahisinin mutlak manasıyla değil, "zamanın harikası, garibi" gibi beşerî bir övgü manasında kullanılmıştır.
• "Yazdırıldı": Bu ifade, vahiy iddiası değildir. Tasavvufi literatürde sıkça rastlanan ilham veya hatıra-i ilahiye makamını ifade eder. Yazarın aczini ve eserin güzelliğini kendi nefsinden değil, ilahi tevfikten bilme tevazusunun bir ifadesidir.
*3. Vesile Kılmak: İstidat Değil, İstemdat*
Tartışılan bir diğer konu, ölmüş velilerden "yardım istemek" (İstimdat) meselesidir. Said Nursi’nin anlayışında bu, o kişiyi Allah'a ortak koşmak demek olan istidat (güç atfetme) değil; o mübarek zatın makamını ve duasını vesile kılarak asıl istenileni sadece Allah'tan dilemek olan istemdat eylemidir. Bu, tevhidin özünü güçlendirir: Yardım edenin tek olduğu bilinciyle, O'nun sevgili kullarını aracı kılıp O'na yönelmektir.
*İKİNCİ İTHAM: SİYASET VE İLLEGAL YAPI*
Risale-i Nur'a yöneltilen eleştirilerin en keskin ve güncel olanı ise, FETÖ terör örgütü ile ilişkilendirilme ve siyasi yapıya dair iddialardır. Bu eleştiri, Said Nursi'nin hayatının ikinci ve ana dönemindeki siyasetten kaçınma ilkesiyle çürütülür.
Said Nursi, hayatının önemli bir döneminde siyasetin getirdiği tarafgirlik, yalancılık, menfaatperestlik ve nifak gibi şerlerden kesinlikle kaçınılması gerektiğini vurgular.
“Siyaset, zehirli bir baldır; tatlı zannedilir, fakat içindeki zehir imanı öldürür.”
FETÖ gibi illegal yapılanmaların temel sapması, Said Nursi'nin eserlerinin temel ruhu olan tevhid ve ihlas ilkelerine karşı çıkmakta yatar:
• Dünya Saltanatı İhtirası: Said Nursi'nin tüm gayesi, müminin nazarlarını fani dünyadan çekip ahiret hayatına çevirmesidir. FETÖ’nün ise temel motivasyonu, Said Nursi'nin kaçındığı dünyevi güç, makam ve saltanat olmuştur. Bu durum, imanı kurtarma misyonunu, bir iktidar kurma misyonuna dönüştürerek temelden saptırmıştır.
• Gizlilik ve İhlassızlık: Said Nursi, hareketinin temelini ihlâsa (sadece Allah rızası için yapmaya) bağlamışken, FETÖ'nüngizli hiyerarşisi, devleti içeriden ele geçirme stratejileri ve lider kültü etrafında dönen yapısı, Risale-i Nur'un şirkten arınmış ihlas prensibini ihlal etmiştir.
*SONUÇ:*
*TEVHİDİN AYNASINI TEMİZ TUTMAK*
Said Nursi'nin hayatı ve eserleri, tevhidin en zorlu çağda dahi akılla, mantıkla ve kalple nasıl savunulacağının destanıdır. Ona yapılan eleştirilerde, Risale-i Nur'un orijinal ruhu ile, bu eserleri okuyan bir grubun zamanla siyasi ihtiraslarla sapıtıp bir terör örgütüne dönüşmesi arasındaki farkı net bir şekilde görmek gerekir.
Bir eserin, onu yanlış yorumlayan veya kötüye kullanan bir yapı yüzünden mahkûm edilmesi, o eserin asıl değerini ve tevhid merkezli mesajını görmezden gelmek anlamına gelir.
Tevhidin anahtarı, Said Nursi'nin bıraktığı hukuka itaat eden, siyasetten uzak duran ve ihlâsı esas alan mirasının temiz ve net ruhunda yatmaktadır; karanlık bir örgütün izlediği saptırılmış yolda değil. Said Nursi’ye yöneltilen "şirk" ve "siyaset" ithamları, onun hayatının ve eserlerinin tam merkezindeki tevhid bayrağına gölge düşürmekten öteye geçemez.


