TERMAL SULARI VE TABİİ GÜZELLİĞİ İLE CAZİBE MERKEZİ KIZILCAHAM
TERMAL SULARI VE TABİİ GÜZELLİĞİ İLE CAZİBE MERKEZİ KIZILCAHAM

ÖNDER GÜZELARSLAN
info@aktuelgazete.com - 02126647132Kızılcahamam’ı duymayanımız ya da bilmeyenimiz yoktur zannederim. D 750 karayolundan Gerede’den sonra ormanların arasında ilerleyen yol ile ulaşılan Kızılcahamam, Ankara’nın merkez dışındaki turistik özellikleriyle de dikkat çeken en güzel ilçelerinden biri. Kızılcahamam’ı öne çıkaran özelliği termal suları ve tabiatı. Ormanların içindeki Mili Parkı, sessizliği tercih edip dinlenmek isteyenler için müthiş bir yer. Tabiat ile iç içe bir zaman geçirmek isteyenler için tam bana göre diyecekleri bir yer.
Kızılcahamam’a birçok defa gittim. Çoğu yerini de gezdim ancak ormanın içindeki güzelliklerine ilk defa şahitlik ettim. Geçenlerde Ankara’dan İstanbul’a dönüşte uğradığım Kızılcahamam da bizleri misafir eden belediye de sıfır atık birimini yöneten Uğur Demirbaş kardeşim Kızılcahamam ile ilgili bilmediğim çok şey anlattı. Onu dinledikten sonra sizlere Kızılcahamam’ın bilinmeyen yönlerini de anlatmak için bu yazıyı kaleme aldım.
Tabiatıyla görenleri hayran bırakan ve ilk zamanlar adı Yabanabat ve Çorba olan Kızılcahamam'da ilkyerleşimin ne zaman başladığı kesin olarakbilinmemektedir. Bununla beraber Anadolu’daki ilk medeniyet olarak bilinen Hititler bu bölgede yaşam sürmüşler daha sonra sırasıyla Frigler, Lidyalılar, Persler, Galatlar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklu ve Osmanlılar yani Türkler yaşamışlar.
Kızılcahamam için meşhur seyyah Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde “On gün yaban ovasında gezdik, bu da Engürü (Ankara) sancağı içinde yüz parça mamur köyü olan Subaşılık'tır ve hafta pazarı olan bir ilçedir” diye bahseder.
Kızılcahamam denilince çoğumuzun aklına termal suları geliyor. Ankara’ya yakınlığı dolayısıyla da çoğu zaman siyaset dünyası ve siyasi partiler tarafından iç eğitim için yaptıkları kamplarda buradaki termal otelleri tercih ediyorlar. Roma döneminden bu yana aktif olarak kullanılan Kızılcahamam termallerinden bir başka yazı da daha ayrıntılı bahsedeceğim. Bu yazımda Kzılcahamam’a dair anlatıla gelen ve Uğur kardeşimin de bize anlattığı birkaç efsaneye ve buradaki Soğuksu Milli Parkına yer vereceğim.
Tarih boyunca, ele geçirilmek adına birçok savaşlara ev sahipliği yapmış ve pek çok farklı topluluğun yaşadığı bir yer olan Anadolu topraklarına “Anadolu” isminin verilmesine konu olan “Kırmızı Ebe” efsanesi Kızılcahamam da geçen bir olaydır. Anlatılan efsaneye göre Taşlıca'daki Ayran Taşı ve Kırmızı Ebe'den geliyor Anadolu ismi. Gelelim efsaneye; Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarı olan Alaeddin Keykubat, Başköy Rum Kalesini fethetmek için yolda, günümüzde Ankara Kızılcahamam sınırları içerisinde bulunan Taşlıca köyüne uğrar. Yıllar öncesinden gelip buraya yerleşmiş olan kadın erenlerden Kırmızı Ebe ve de oğlu Oruç Gazi'nin yaşadığı köye gelen Alaeddin Keykubat ve askerleri, Kırmızı Ebe tarafından karşılanır. Burada Kırmızı Ebe, yayıkta yeni olarak hazırlamış olduğu ayranı askerlere ikram etmek için orada bulunan taş oluğa döker.
Orduda bulunan bütün askerler ayranını içmesine rağmen taş oluktaki ayran bir türlü bitmez. Askerler teker teker ayran içip ardında da yanlarında bulunan kaplarınadoldururlarken Kırmızı Ebe ve askerler arasında “'Doldurun Gazilerim', ‘Doldur Ana', ‘Doldurun yavrularım', ‘Ana, dolu'” diyaloğu yaşanır. Diyaloğun ardından Rum diyarı olarak adlandırılan bölgeler zamanla bu hikâyenin yayılmasıyla ‘Anadolu' olarak adlandırılır.
Bu hadise Alaeddin Keykubat döneminde 1220-1237 yılları arasında vuku bulur. Alaeddin Keykubat fetihtensonra da tekrar buradan geçer ve burada kısa bir mola verir. Kırmızı Ebe ile görüşür tekrar ve ona ‘benden ne dilersin' diye sorar. Kırmızı Ebe'de ‘sırtımdaki yavrumun iyi bir eğitim almasını ve bu bölgeden vergi alınmamasını istiyorum” der. Alaeddin Keykubad bu dileğe karşılık bu bölgedeki toprakları Kırmızı Ebe'ye vakfeder.
Bir diğer efsane de “Gelin Kayası” efsanesi: Taşlıca köyünde birbirlerine âşık olan iki genç, kız babasının rızasını almadan evlenmeye karar verir. Düğün alayıkurulur ve davullar çalınır. Ancak o sırada köyde bulunan bir derviş, gelin alayına davul çalmamalarını, başlarına kötü bir şey geleceğini söyler. Ancak kimse onu dinlemez. Gelin atı üzerinde ilerlerken birden yer görk karışır ve bir fırtına kopar. Gelin atı üstünde çeyiziyle birlikte taş haline gelir. O gün bugündür o kaya orada durmaktadır. Bu olay sonrasında artık köydeki düğünlerde davul çalınmaz olmuş.
Kızılcahamam’ın toprağı bölgedeki kaplıcalardan dolayı kırmızı renklidir. Bu sebeple ismi Kızılcahamamolmuştur. Kızılcahamam denilince akla gelen şeylerden biri de Soğuksu Millî Parkı. Ormanın içine gizlenmiş gibi duran Milli Park, âdeta Ankara’nın akciğeri sayılır. Bugün buradaki orman çam, köknar ve meşe ağaçlarıyla, dünya çapında koruma altına alınan Kara Akbaba başta olmak üzere 160’tan fazla kuş türüne de ev sahipliği yapıyor. Milli Parkın içinde bulunan şifalı ve doğal mineralli kaynak sular nedeniyle buraya Soğuksu deniliyor. Belediye tarafından işletilen bungalov evler burada tatil yapmak isteyenler için tercih edilecek yerler arasında. Sağlık turizmi açısından da oldukça değerli suları olan Milli Parkta, geniş piknik alanları, ağaçların arasından geçen yürüyüş alanları ve bisiklet parkurları ve seyir terasları bulunuyor. Burada aynı zamanda kuş gözlemciliğiyle nadir kuş türlerini gözlemleyebilir, harika manzaraları fotoğraflayabilirsiniz. Adrenalin tutkunları daATV motorlarıyla ormanda turlama yapabilir.
Son zamanlarda oldukça rağbet gören dağ turizmi, doğa turları için ideal bir mekân Soğuksu Milli Parkı. Zümrüt gibi bir yeşilliğin hâkim olduğu Soğuksu Milli Parkısadece Kızılcahamam’ın değil ülkemizin önemli bir değeridir. Buraya geldiğinizde belediye tarafından işletilen lokanta da harika lezzetleri de tadabilirsiniz. Özellikle yöre de yapılan etli tarhana çorbasını içmeden buradan ayrılmayın.
Fikret Ozansoy tarafından Anadolu’daki ilk insansı kalıntıların bulunduğu Kızılcahamam, Köroğlu Dağları arasında Sakarya Nehri’nin bir kolu olan Kirmir Çayı’nın suladığı bölgede kurulmuş, sadece sakinlik ve huzur arayanların tatil yapabileceği değil aynı zamanda yaşanılacak bir yer. Birçok hastalığa şifa veren termal suları da buranın en büyük zenginliği. Bir sonraki yazım da bu şifa kaynağı Kızılcahamam termallerini anlatacağım.


